Karadeniz Pet

muhabbet kuşlarında renk çağı

  • Konbuyu başlatan Duranettin ERAYDIN
  • Başlangıç tarihi
D

Duranettin ERAYDIN

Guest
MUHABBET KUŞLARINDA RENK ÇAĞI VE BİLİMSEL YÖNTEMLERİN UYGULANMASI

Muhabbetkuşlarının “Renk Çağı”nın başlangıcı olarak, çoğunlukla 1915 yılı kabul edilegelmiştir. Bu yıl, “Koyu Yeşil Muhabbetkuşları”nın evcil türlerden ilk kez elde edildiği yıldır ve bu başarı Fransızlara aittir. Bu yeni tür bazı yerlerde, “Defne Renkli Muhabbetkuşları” olarak tanınmıştır. Bunun hemen ardından Zeytin Yeşili, ardından Kobalt Mavisi, ardından pembeye çalan açık mor renkteki Leylâk Rengi ve bununla birlikte lekesiz beyazlıkta ki‘Albino’lar türetildi.

Albino türünün oluşumu ise değişik bir nitelik taşır. Bu özellik, sarı ve mavi türlerin elde edilmesindeki genetik eksikliğin daha geniş bir boyut kazanmasından kaynaklanır. Albinizm renksizlik, Albino renksiz anlamındadır. Yavru, kalıtımsal olarak anne ve babasından, mavi ve sarı renkle ilgili genlerin hiçbirini almamışsa beyaz renkli olacaktır. Bir başka deyişle renksiz kalacaktır. Üreticiler için kazanç olan bu özellik aslında kuş için bir eksikliktir.

Beyazların yanı sıra, değişik tonda sarılar, maviler, yeşiller, morlar, tarçın renkliler, griler, alacalar birbirlerini izleyerek gerçek bir renk cümbüşü oluşturmuşlardır. Bu diziden olarak: Elma Yeşili veya Yeşim Taşı Rengi adıyla anılan türler, Gri Kanatlı Yeşiller ve Maviler 1918 ve 1925 yılları arasındaki çalışmaların ürünü olarak türetilebilmişlerdir. Bundan yaklaşık on yıl kadar sonraysa Tarçınrengi Kanatlılar elde edilmiştir.

Başlangıçta, değişik renklerde türler yetiştirme çabası yalnızca büyük ölçüde üretim yapanların elinde kalmış ve onlara büyük kazançlar sağlamıştır. Bir örnek vermek gerekirse, Fransa’nın güneyinde, Toulouse kentindeki iki büyük ve ünlü üretici anılabilir. Bastide (Kuruluş 1880) ve Blanchard (Kuruluşu 1886) adlarındaki bu yetiştiriciler yeşil ve sarı türlerin yanı sıra, koyu yeşil, zeytin yeşili, kobalt mavisi, leylak rengi gibi türlerin üretiminde büyük ün yapmışlar ve her yıl binlercesini tüm dünyaya ihraç etmişlerdir. Muhabbetkuşlarına duyulan ilginin giderek artması ve üretimlerinin pek büyük bir zorluk taşımaması nedeniyle kuşseverler, kendi sınırlı olanakları içinde, evdeki kafeslerde ve küçük kuşhanelerde üretim yapma ve yeni türler elde etme çabasına katılmışlardır.

Yeni döllerin üstün özellikler taşıması amacına yönelik çalışmalarda bulunan kuşseverlerin elde ettikleri yavruların soykütüğünü tutmaları, bu alana bir yenilik getirmiş ve bu düzenli, disiplinli, çalışma, sağladığı somut kazançlar nedeniyle günümüze değin uygulanagelmiştir.

Kafes içlerinde üretim, özellikle Almanya’da, İngiltere’de, Danimarka’da, Belçika’da ve Amerika’da kentlerde yaşayan kuşseverler arasında büyük bir yaygınlık kazanmıştır. Evlerde, apartman katlarında ilgilerini sürdüren bu kuşseverler, dernek ve kulüplerde biraraya gelerek bilgi alışverişinde bulunuyor, yarışmalar düzenliyor, yeni kuşlar ediniyorlardı. Ingiltere Kralı V. Ge orge’un İngiltere’deki bu kulüplerden birinin başkanı olması, muhabbetkuş larının ne denli büyük ve yaygın bir ilgi gördüğünün en güzel kanıtıdır.

Muhabbetkuşu severlerin kurdüğu kulüp ve kuruluşların en büyük başarısı, bu konuya yaptıkları en önemli katkı, ‘Mendel Kalıtım Kuralları’nı mu habbetkuşlarına uyarlamaları, bu kuşların renk niteliklerini soyaçekirhle kendi döllerine geçirme kurallarını belirleyerek bir halinde yayınlamalarıdır. Muhabbetkuşu Demeği’nin genel başkanı olan Cremer ve Dr. H. Dunc ker’ce hazırlanan bu önemli yapıtta, binlerce muhabbetkuşu üreticisine yepyeni ve çok değerli bilgiler verilmekteydi. Renk ve biçimsel niteliklerin hangi
koşul ve kurallar çerçevesi içinde kuşaktan kuşağa geçtiği, aydınlatıcı ve açıklayıcı bin sekiz yüz tane örnekle anlatıldığı bu yapıt, o yıllarda çok büyük yankılar uyandırmıştı.

Dünyanın her yöresinden binlerce üretici, bu bilgilerden yararlanmış, ta kuramsal olarak tanıtılan bin sekiz yüz çiftleşmeyi kendi olanakları içinde uygulamaya çalışmış, başarılı veya başarısız ulaştığı sonuçlarla nelerin olanaklar içinde, nelerin olanaksız olduğunu görmüş ve göstermiştir.

Ancak bu alanda yapılacak her şeyin yapılmış, bulunacak her şeyin bulunmuş olduğunu söylemek için zaman henüz çok erken. Üreticiler bıkıp usanmadan, son bulunan türleri birbiriyle melezlendirerek, türlerin en seçkinlerini kendi aralarında çiftleştirerek daha yeni renklere, daha üstün biçimlere ulaşmak için çaba harcıyorlar. Bunda zaman zaman başarılı oldukları da duyuluyor. Genetik özelliklerin, spnsuz olanakları ve sayısız olasılıkları yapısında bulundurduğu, çevre koşullarının, dış etkilerin bir ölçüde etkin olduğu gözönüne alınırsa, bütün bu çabaların meyvesini, disiplinli bilgili ve sabırlı araştırıcıların toplayacağından kuşku duyulmamalıdır.

Şimdi biz, türetiliş sırasını izleyerek, yukarıda anılan gelişmelerin ışığında, bilimsel çalışmalar ve özenli eşleştirmeler sonucunda kazanılan başlıca türleri göreceğiz.
 
Geri
Üst